Deneme

15 Temmuz üzerine

Kimilerinin “Kontrollü Darbe” dediği, kimilerinin de “Gayet gerçekti, o kadar şehit var. Onlar da mı yalan yani?” dediği 15 Temmuz darbe girişimi 3. Yılına girdi. Bizim buradan anlayacağımız farklı şeyler olmalı tabii. En başta kendi görüşümü belirtmek isterim ki 15 Temmuz’a başta inanmamakla birlikte, daha sonra bunun gerçek bir darbe kalkışması olabileceği fikri aklıma yattı. O kadar alelacele kalkışılmış bir şeydi ki, hain darbeciler planları tıkırında işlemeyince kriz yönetimi yapamadılar ve darbe planı ellerinde patladı. Ancak her ne kadar gerçek olduğuna inananlardan olsam da “Yav 251 kişi yalandan mı öldü yani, 2000 kişi yaralanmadı mı aslında?” gibi IQ seviyesi kısıtlı bir yorumu kabul etmiyorum. Çünkü darbeye tiyatro diyenler asla bu 251 insanın şehadetine laf etmiyor, onların samimi olarak çıktıklarını ancak arkaplanında böyle bir kalkışmanın aslında tiyatro olduğunu savunuyorlar. Yani bu konuda da her konuda olduğu gibi şehitler üzerinden bir prim, bir algı yaratmaya/ demogoji yapmaya hiç gerek yok. İnsanlara darbenin neden gerçek olduğunu rasyonal delillerle; gerçek olmasa bile çıkarılması gereken dersleri anlatmaya çalışmalıyız. Ben buradan birkaç ders çıkardım.

Türkiye’nin Sonsuz İkilemi

    Bu ülke varolduğundan beri sağ-sol çatışması görülmekte, bu yadsınamaz bir gerçek. Bu iç politikada ülkeyi kimi dönemlerde zora sokuyor kimi dönemlerde dış güçlerin ülkeyi karıştırması için alternatif bir çomak oluyor. Çünkü iki tarafın da fanatikleri var ve bunlar karşıdakinin ne demek istediğini dinlemeye/mutabakata hiç de yanaşmayan tipler. Yazıma bu pencereden bakarak devam edeceğim.

Darbeye İki Kutuptan Bakış

  İyi veya kötü; yalan veya gerçek bir darbe sözkonusu ve birileri insanları birlik olmaya davet ediyor. Olaylara bu gözle bakmak önemli işte. Ancak bazı instagram sayfalarında ve başka mecralarda da görüyorum ki bazıları M.Kemal Atatürk üzerinden bir kaos oluşturmak istiyor. Ne demek istediğimi biraz daha açık ifade edeyim; sırf darbenin hedef aldığı hükümete (AKP hükümeti) olan kin ve düşmanlığı yüzünden darbeyi görmezlikten gelerek 15 Temmuz günü bile, “Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz, bizim zaferimiz 30 Ağustos…” gibi zamanında paylaşılsa “eyvallah” denebilecek ancak böyle bir zamanlama ile paylaşılınca “Yani?” dedirten yazıları paylaşmayı marifet sanan bir kesim, var bu ülkede. Bu 15 Temmuz tarihinde paylaşıldığında amaçsız denilebilecek nitelikte bir paylaşımdır mesela, bunu paylaştığınızda birilerine gönderme mi yapıyorsunuz acaba diye düşünmüyor değili(z)m. Hakeza son derece “Atatürkçü” bazı aydınların,ünlülerin 15 Temmuz günü sessiz kaldığını gördüm. CHP’nin “Kontrollü Darbe” söylemi buna en büyük etken bence. Velhasılı Atatürk konularına falan girmeye hiç niyetim yok, tek diyeceğim şu; Atatürk üzerinden bizlere ayrımcılık pompalamaya çalışanlara fırsat vermeyin, uyanık olun.

    Diğer bir konuya gelince de dün gece Konya’da bir camiinin “2023’te yerli otomobil yollarda, dünya lideriyiz, tüp sırası, yağ sırası eğwewrğwfs…” diyen bir imamı, 15 Temmuz günü de kendini ön plana çıkarmak istedi ve “en iyi ben yalarım” diye bir yorumda bulundu adeta. Yatsı ezanından 1-1,5 saat sonra bir ezan daha okudu. Tabii benim gözler faltaşı gibi açıldı, zira İslam dininde vakit dışı ezan sadece cihada çağrı için okunuyordu. Sonra düşünmeye durdum, şuan cihadlık durum var mı? Yok. Darbe 3 yıl önce bitmiş, kalıntıları bilmem ne falan filan da ülke bütünlüğünü tehdit edecek düzeyde değil.  Yani meydanlarda yapılan normal bir “anma töreni”. Yani şunu diyorum, darbe gecesi okunsa yine mazur görülebilirdi ancak dün yapılan sadece bir anma töreni ve bu ezan hiç de zaruri değil.

   Eve gidince ne göreyim, KonTv açık televizyonda. Ekranda Mevlana meydanından canlı bağlantı: Mevlit okunuyor,ilahi söyleniyor. Ben şimdi ne diyeyim, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? İşte böyle manzaraları görünce de diyorum ki, yükseltilmeye, dayatılmaya çalışılan ne? Artık bir de 15 Temmuz kandili mi ilan edeceğiz? Sakın gülmeyin, Kadir Gecesi hariç kandil günlerinin hepsi öyle ortaya çıkmadı mı zaten? Peygamber (S.A.V.)’den sonra icat edilen, “bid’at” denince linç yenilen ve yıl içerisindeki imanî yükseliş günleri olarak nitelendirilen bu gecelerin herhangi bir sahih dayanağı yok. İşte ben de bunu diyorum, korkulacak bir noktaya geldik. İslam dinini kullanıyorlar iddiasının bu derece yoğun olduğu bu zamanlarda nasıl olur da 15 Temmuz’da mevlit okunur? Mevlit’in dini dayanağı nedir? İlahi hangi kültürden bize gelmedir? Zaten en özel dediğimiz günlerde bile camilerde Kur’an’dan çok mevlit okunuyor. Ben bunun bir kul yazgısı olduğunu, Peygambere olan sevgiden dolayı yazıldığını ve camilerde ibadet gibi okumanın bid’at olduğunu anlamadıklarına şaşıyorum.

   Başka bir faktör de böylesine dini anlamlarla bezenilmeye çalışılan bir günün adını nasıl olur da 15 Temmuz “Demokrasi” ve Milli Birlik Günü koyarız. 15 Temmuz’da sokağa çıkan ve ölen Halil Kantarcı ağabeyin bir tweeti çıktı ortaya daha sonra: “Şu demokrasiyi kutsayan kimseye itimadım yok. Ama kimseye. Atalarımız demokratik filan olsaydı muhtemelen vatansız kalırdık.”

Bu adama “demokrasi şehidi” dedik. DEMOKRASİ? ŞEHİT? Bu ne çıldırtan denge…

15 Temmuz Aşçıları

   15 Temmuz’dan çok 15 Temmuz’un 40 çeşit yemeğini çıkarıp da ceplerini dolduran ve makam mevki elde edenler hatıramda kaldı.

   En komiği de imar barışı sırasında Rize’de bir adam evinin yıkılması ihtimali üzerine evin bulunduğu sokağın adını değiştirip “15 Temmuz Şehitleri Sokak” şeklinde değiştiriyor. Kimse dokunamıyor bir süre, sonrasını bilmiyorum ne oldu.

  Bununla falan bitecek gibi değil, darbeden 1 hafta falan sonraya kitap yetiştirenleri mi ararsınız, darbe şarkıları yapanları mı ararsınız… Geçtiğimiz Ramazan’da Nihat Hatipoğlu’nun programı yine birsürü skandallara konuk oldu. En garibi ise İslami rap yapan “GeeFlow Musab” idi. Orada çok garip, komik bir şarkı söyledi ve reji de ağlayan teyzeleri bulup bulup zoom yaptı. Dalga geçer gibi… Ben tabii işkillendim, “saygıdeğer” Musab abinin profile bir girdim kiiii içerisi 15 Temmuz Yemekhanesi mübarek. Hemen kaçtım.

   E tabi bitmedi, 15 Temmuz videolarını kısa kesitler haline getirip arkaya gerilim müziği koyarak her gün gece 23.00 seansında halka servis eden A Haber de var.

  Daha birsürü bunu gibi trajikomik olay bulursunuz, hatta o kadar fazla ki olaylar sizi bulur. Bu tip “din” tüccarlarına, “Atatürk” tüccarlarına ve artık yeni bir alan “15 Temmuz” tüccarlarına diyeceğim pek bir şey yok. Bu millet neyi yemek istiyorsa, onu sunuyorlar ve kazanıyorlar. Aziz Nesin’in Zübük romanını okuyun, onu okumadan bugünün Türkiye’sini tam anlamıyla yorumlayamazsınız.

 Ne Amaçlanıyor?

   Laf edene “höyt” denilen, inanılmaz bir algı oluşturulmaya çalışılan bu projenin amacı ne? Sadece halka bir şeyleri unutturmamak mı yoksa baskı ya da başka bir unsuru halka korku olarak lanse etmek mi? Bayrakları yarıya çekenler oldu, çoğu camiinin mahyasına Türk bayrağı asıldı (asılmasın dediğimden değil, bu abartı neden). 3 Yıldır süren bazı televizyon programları bile var. Hey şey tamam da bir siyasi ayağını mı bulamadılar bu pek meşhur “paralel yapı”nın. Ben anlamakta güçlük çekiyorum, herkes hakkında bir dershaneye kayıt yaptırmış olmayı bile delil sayanlar neden kendilerine gelince koca koca delilleri göz ardı ediyorlar. Neyse fazla ilerlemeyeyim, malum…

   Daha uzatsam uzar bu konu ama şimdilik bu kadar yeter. 15 Temmuz ile ilgili diyeceklerim asla bu kadar ile sınırlı değil. Ancak şimdilik yeter.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir